• Panel: Alparslan Türkeş Anısına

    Panel: Alparslan Türkeş Anısına

  • Galip Erdem Paneli

    Galip Erdem Paneli

  • Değişen Dünya Düzeninde Türk Milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Yeri

    Değişen Dünya Düzeninde Türk Milletinin ve...

  • Cumhuriyet Döneminde  Türk Hukuk Sistemindeki Gelişmeler

    Cumhuriyet Döneminde Türk Hukuk Sistemindeki...

  • Panel: Cumhuriyetin Kazanımları

    Panel: Cumhuriyetin Kazanımları


“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır”

 
Ana sayfaArşivAnkara Şubesi Gençlik Kollarının Cumartesi Seminerinde Bu Hafta İstiklal Marşının Kabulü Yıldönümü Konusu Ele Alındı

Ankara Şubesi Gençlik Kollarının Cumartesi Seminerinde Bu Hafta İstiklal Marşının Kabulü Yıldönümü Konusu Ele Alındı

2010-03-14

         Konuşmasına İstiklal Marşı’nı yazdıran şartları anlamak gerektiğine dikkat çekerek başlayan Prof. Dr. Şahingöz daha sonra Mehmed Akif Ersoy’un “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın.” duasını tekrar etti. Konuşmacımız, beş bin yıllık bir tarihin sonunda İstiklal Marşı yazacak şartlarla karşılaşmış olmamız üzerine tarihsel muhasebe yapılması ve bu bilinçle dünyanın yeniden okunması gerektiğini belirterek, “İki günü eşit olan zarardadır.” Hadis-i Şerif’ini hatırlattı.

         Millet kavramı ve milliyetçilik fikrinin doğuşuna değinen Prof. Dr. Şahingöz, Avrupa’da yaşanan Rönesans, Reform ve Sanayi İnkılâbı gibi olayların, toplum sosyolojisinde önemli değişiklere yol açtığını ve yalnızca ümmete mensubiyet anlayışının yerini milliyet şuurunun aldığını söyledi. Marksist Sosyolojinin toplumsal merhalelere dair tezlerinin Asya toplumlarına uymadığını anlatan Şahingöz, Marksizm’in bu konuda öne sürdüğü “Asya Tipi Üretim Tarzı” tezinin de yetersiz kaldığını belirtti.

         Prof. Dr. Şahingöz, Milliyet bilincinin Osmanlı topraklarında ilk olarak gayri-Müslimlerde başladığını, geçmişte bağlı oldukları mezheple anılan Hıristiyan topluluklarından bu dönemden itibaren milletleşme sürecine girdiklerini belirtti. Bu dönemde kiliselerin, Rum Kilisesi, Ermeni Kilisesi şeklinde bir ayrışma yaşadığını anlatan Prof. Dr. Şahingöz, Osmanlı yönetiminin bu ayrışmayı durdurmak için birçok ıslahata giriştiğini ancak, bilhassa Tanzimat Fermanı’ndan sonra atılan her adımın gayri-Müslim azınlıklar tarafından suiistimal edildiğini ve devleti adım adım çözülmeye götürdüğünü söyledi.

         Avrupa’nın hızla milletleşme süreci yaşadığı çağlarda bizim Osmanlıcılık fikri ile devleti yaşatmaya çalıştığımızı anlatan Prof. Dr. Şahingöz, 20. Yüzyıla gelinirken bu fikrin, devleti yaşatmak için yeterli olmadığının anlaşılmaya başlandığının altını çizdi ve Türkçülük fikrinin Türk entelijansiyasında hızla yükseldiğini söyledi. Konuşmacımız,1905 Rus-Japon savaşı sonrasında, Rus Çarlığı’nın aldığı büyük yenilginin, Çarlık’ta Meşrutiyet ilan edilmesine yol açtığını ve bu durum sonucunda doğan özgürlük ortamının Rus işgali altındaki Türk topraklarında yaşayan entelektüellerin Türkçülük fikrini ciddi bir hareket şeklinde ortaya çıkardığını belirtti. 1907 yılında Çarlığın tekrar baskı politikasına dönmesi üzerine bu münevverlerin Osmanlı topraklarına sığındığını anlatan Prof. Dr. Şahingöz, aynı yıl ilan edilen II. Meşrutiyet’in ve yarattığı özgür düşünce ortamının Türkçülük’ün Osmanlı topraklarında kitlelere yayılması için bir fırsat olduğunu söyledi.

         Bugünkü Türkiyelilik kavramının o dönemki Osmanlıcılık fikrini ve ıslahatların bugünkü Avrupa Birliği Müktesebatını hatırlattığını söyleyen Şahingöz, Türkiye’de fotokopi tarih yaşandığını ve yüz yıl önceki sorunların farklı isimlerle karşımıza çıkarıldığını belirtti. Prof. Dr. Şahingöz, benzer bir sürecin Mısır’da yaşandığını ve çeşitli yasalarla Hıristiyan Kıptilerin korunduğunu belirttiğini.

         Osmanlı Devleti’nin ardı ardına yaşadığı bozgunların ve önce gayri-Müslim, ardından Müslüman azınlıkların isyan ederek ayrılmasının, devletten ayrılan azınlıkların yaşadıkları bölgelerdeki Türklere karşı katliamlara girişmesinin Türklerin psikolojisi üzerinde derin etkiler bıraktığını ve bu etkilerin Türklerde bir milliyet bilinci çıkardığını anlatan Şahingöz, Mehmed Emin Yurdakul’un “Ben bir Türk’üm, dinim-cinsim uludur;/ Sinem, özüm ateş ile doludur / İnsan olan vatanının kuludur./ Türk evladı evde durmaz, giderim!” mısralarının Türkler için yeni bir çağın başlangıcını müjdelediğini hatırlattı.

         Bu dönemde Türkoloji ilminin gelişmesinin de Osmanlı üzerinde yansımaları olduğunu belirten konuşmacımız, bu çalışmaların ilk olarak Türk Dünyası üzerinde hesap güden Ruslar tarafından başlatıldığını; ardından Rusya, Almanya ve İngiltere arasında sıkışan Macarların kendilerine yeni bir çıkış ararken bu ilme büyük katkılar yaptıklarına dikkat çekti. Benzer çalışmaların Rus işgali altındaki Türk topraklarından Batı Türkeli’ne gelen aydınlar ve Avrupa’da eğitim alıp dönen Osmanlılar, Jön-Türkler tarafından Osmanlı’da da başlatıldığını söyleyen Prof. Dr. Şahingöz, bu amaçla kurulan dernekler hakkında da bilgi verdi.

         Prof. Dr. Şahingöz, 1908 yılında veliaht Yusuf İzzeddin Bey’in öncülüğünde ve yabancı Türkolog Martin Gartman gibi üyelerin de katılımıyla kurulan Türk Derneği ve 1911 yılında kurulan Türk Yurdu Cemiyetleri gibi kurumların; 1910-1912 yıllarında Selanik’te Ali Canip Yöntem, Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp gibi aydınların öncülüğünde çıkan “Genç Kalemler” gibi dergilerin bu noktada çok önemli bir rol oynadığını belirterek; bu grupların siyasetten çok kültürel ve bilimsel çalışmalar yaptıklarını, fırkalar üstü bir duruşu benimsediklerini ve “Dilde, İşde, Fikirde Birlik” şiarıyla hareket ettiklerini açıkladı.

         Sonraki dönemde, Askerî Tıbbiyeli gençlerin harekete geçmesiyle kurulan Türk Ocağı’nın, Balkan Savaşları, I.Cihan Harbi, İstiklal Harbi ve ardından Cumhuriyet’in kuruluşunda oynadığı önemli rollerden bahseden Prof. Dr. Şahingöz, Türk Ocaklarının ve Türk Yurdu dergisinin Türk fikir-kültür ve siyaset hayatındaki öneminden söz etti.

         Programın sonunda Türkiye’nin bugünkü durumundan ve Türk Milliyetçilerinin vazifelerinden bahseden Şahingöz, yüz yıl önce Osmanlı’yı bitiren senaryonun bugün Türkiye Cumhuriyeti için tekrar sahnelenmek istediğini ancak Türk Milliyetçileri var oldukça Türk devletinin ve milletinin yıkılmasının mümkün olmadığını söyledi. Şahingöz, sunumun ardından dinleyenlerin sorularını yanıtladı.

Paylaş

O Sadece Mustafa Kemal Değil, O TÜRK’ÜN ATASI ATATÜRK’TÜR

Türk milletinin ve mazlum milletlerin kötü talihini değiştiren üstün kişiliği ile çağa damgasını vuran büyük önder ATATÜRK’Ü aramızdan ayrılışının 83.Yıl dönümünde minnet ve saygıyla anıyoruz.

Tarihte bin yılda bir gelebilecek üstün nitelikli devlet ve fikir adamı ne mutlu ki Türklüğün en zor günlerinde bizim milletimize nasip oldu. O’nun üstün devlet ve fikir adamlığı sayesinde vahşi Batının “hasta adam” olarak nitelendirdiği Osmanlı Devleti’nin külleri arasından bugünün güçlü modern Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. Bu cumhuriyetin evlatları olarak da biz bağımsız lâik ve demokratik Türk devletini kanımızın son damlasına kadar koruyup yaşatacağımıza and içmişiz…

Vatanı, milleti, namusu, şan ve şerefi için hayatını feda etmekten çekinmeyen, yolundan ve sözünden dönmeyen, vatan yaptığı her yerde, ilim ve kültür meşalesini tutuşturan insan Türk’tür. İşte o Atatürk’tü.

Gazi Mustafa Kemal “Ne mutlu Türküm diyene” diyerek özünü bu sözle ifade etmiştir. 

Büyük adamlar ancak büyük milletin bağrından çıkar. Bir düşünürümüz ‘’Türk Milletinin portresini sadakatle çiziniz o zaman Atatürk’ün portresini çizmiş olursunuz’’ der.

O çok özel bir şahsiyetti. Çünkü O şahsi ihtiraslarını millet yolunda hizmet gayesine veren bir Türk’tür.

O Kişi oğlu kişi değil, bir ülkü bir düşünce sistemi medeni hayatın gücü kaynağıdır.

O insanlık idealine aşık, faziletin timsali, karanlığa düşmüşlerin ümit ışığı ve meşalesidir. Çekin ellerinizi Atatürk’ümüzün üzerinden onu sağa sola götürmeyin. Onun adını ucuz politikalarınızla kirletmeyin. Çünkü O milli dehânın tam Kemâlidir. Türk’ün hem celâli hem cemalîdir.

 Asırlar boyunca hür yaşamış bu milletin gözü pek alnı açık vicdanı temiz Türk! Atatürk.

Vurunca kılıç kesmeyen, bir acı sözle devrilen zalimlerin başına balyoz, acizlerin derdine derman kaya gibi sert, ipek kadar yumuşak, insanlık tarihinin onuru Türk! Atatürk.

Omuzuna attığın gurbet heybesiyle dağlara, ovalara, vadilere medeniyet tohumlarını eken, geçtiğin her yerde uyuyan insanları uyandıran, aydınlığa kavuşturan Türk! Atatürk

“Bir gün İstiklâl ve Cumhuriyetine kast eden düşmanlar bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olur” demiştin.

Cumhuriyeti emanet ettiğin Türk Gençliği galibiyetin mümessili olarak Vatanı böldürüp bayrağını asla indirmeyecektir…

İktidarda olup gaflet ve delalet içinde onları uyandıracak, Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini daima koruyacak milletine ve devletine sahip çıkmak en büyük ülküsü ve ideali olacaktır. Her şeye rağmen bil ve inan ki Türk milletinin düzenini bozmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Birlik ve beraberliğimize gölge düşürmek isteyenlere asla müsaade edilmeyecektir.

“Tefrika girmeden bir millete düşman giremez

Toplu vurdukça yürekler onun top sindiremez.

Sahipsiz olan bir vatanın batması haktır.

Sen sahip olursan bu batan batmayacaktır.”

Aziz Atatürk kurduğun son Türk Devletini ecdadımızın son yadigarını aziz vatanımızı bölmek parçalamak isteyenlere arkanda bıraktığın Türk Gençliği asla müsaade etmeyecektir. Ellerine tutuşturduğun ilim, irfan meş’alesini söndürmeden ebediyete kadar taşıyacağına inanıyorum. Naçiz vücudun toprak oldu ama Türk devleti milletiyle sonuna kadar yaşayacaktır. Mehmetçik nöbetini tutuyor, vatanını kahramanca savunuyor. Rahat uyu Atam.

O Türklüğün eşsiz lideri Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ü ve silah arkadaşlarını, şehitlerimizi, gazilerimizi bir kere daha rahmet, minnetle anıyorum. Ruhları şâd olsun.

Türkan HACALOĞLU

Ankara Türk Ocağı Başkanı

İSTİKLÂL MARŞI KABULU

Yayınlar

Sosyal medya