Ankara Şubesinde Ocaklı Gençlerimiz Nevruz Bayramını Coşkuyla Kutladı

2010-03-21
Konferansın başında, Prof. Dr. Özkan, öncelikle tüm Türk halkının, Türk dünyasının ve gençlerimizin “Nevruz Bayramı”nı kutlayarak “Yeni Gün, Baharın Başlangıcı” anlamına gelen bugünün özellikle, 1990 yılından sonra hem ülkemizde hem de tüm Türk dünyasında coşkuyla kutlandığını belirtti.

Konuşmasının devamında, Nevruz’un yeni değil, çok eski devirlerden itibaren Türkistan, İdil Ural ile Anadolu ve Balkanlar’da Türk boyları arasında kutlandığının tarihî ve edebî kaynaklarca sabit olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Özkan’ın tespitine göre, bu konuda özellikle Türkler hakkında, Çin kaynaklarında ve geçmişte yazılan birçok eserde, “Hunların 21 Martta kırlara çıkıp eğlenceler düzenlediği; Tukyuların ise daha 557–581 tarihlerinde yıl ve mevsimleri ağaçların yeşermesi ile başlattıkları tespit edilmiştir. Yine, milâdî 923’ten önce yazılan Maytrısmit adlı Uygurca eserde küsençig edgü körünç arzu edilen iyi piyesi yeni gün bayramında temsil edilmek üzere kaleme alındığı, XI. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud tarafından yazılan Divanü Lûgati’t-Türk’te bu bayramı ilk defa “yeni gün (neyruz)” şeklinde kaydedilmiştir. Bu bayram adına muhtelif coğrafya ve devirlerde, Kurban ve Ramazan bayramlarımızda olduğu gibi dinî nitelikli özel törenler düzenlenmiş ve edebî eserler yazılmıştır. Yine Osmanlı ve Türkistan sahasındaki pek çok Türk şairi Nevruzdan bahseden şiirler kaleme almışlardır. Örneğin, Fuzuli,

Her gün açar gönlümi zevk-i visâlün yenleden

Gerçi güller açmağa her yılda bir Nevruz olur.

şeklinde Nevruzdan bahsediyor. Nev’i, Bakî, Nef’i, Ahmed Paşa, Nail-i Kadim. Nedim gibi divan şairlerimiz de Nevruz ile ilgili şiirler yazmışlardır.

Prof. Özkan’ın tespitine göre genel olarak Türkler, Nevruz’u üç sebebe bağlı olarak bayram şeklinde kutlamaktadırlar:

1. Uzun kış mevsiminin bitip baharın gelmesi ve tabiatın uyanması dolayısıyla;

2. Bir takvim başlangıcı olarak;

3. Bir efsaneye (Ergenekon’dan Çıkış) bağlı olarak.

Uzun ve meşakkatli kış mevsiminin sona ermesi, karların eriyip toprağın ve tabiatın uyanması çok eskiden beri çeşitli törenlerle kutlanmaktadır. Bu dönemde son cemre toprağa düşmüş hava, su ve toprak ısınmaya başlamıştır. Bitkiler, hayvanlar ve tüm canlılarda yeni mevsim ile birlikte değişiklikler ve çeşitli faaliyetler başlar. Bereket ve bolluk olur. Bu değişime bağlı olarak bazı ritüellerin yapıldığını görmekteyiz.

Türklerin tarih boyunca kullandıkları eski takvimlerden birisi olan On İki Hayvanlı Türk Takviminde ilk ay, güneşin koç burcuna girdiği gün Nevruz (yeni gün) günü ile başlamakta ve bayram olarak kutlanmaktadır. Halk arasında bu güne küçük çilenin çıktığı dönem denir. Kaşgarlı Mahmud eserinde Nevruzdan sonra gelen güne oğlak ay denir şeklinde bir ifade kullanmaktadır. On İki Hayvanlı Türk Takvimi güneş yılına göre hesaplanmıştır.

Türkler arasında Nevruz Bayramının bir diğer adı da Ergenekon Bayramı olduğunu vurgulayan konuşmacımız, Ergenekon Bayramı adıyla, bu bayramın 1918 yılında Konya ilimizde 22 Martta kutlandığını belirtmiştir. Bu yılda Konya’da, önce Babalık daha sonra Türk Sözü adını alan yerel gazete bu bayramdan “Dünkü Cuma günü Konya, Türklüğün pek eski bir gününü muhteşem bir ihtifal ile yaşadı,” cümlesiyle bahsetmektedir. O gün Konya halkının bayram yeri olarak Alâeddin Tepesi’nde toplandığını gazetenin “Daha sabahleyin vasati saat 10’ da halk bu büyük millî bayramı kutlamak için Alâeddin Tepesi’ne koşuyor, insan kitlelerinden tepe âdeta görünmüyordu.” cümlesinden anlıyoruz. Bu millî bayrama Vilâyet erkânının, askerî erkânın, öğretmenlerin ve öğrencilerin katıldığını gazetenin “Zevalî saat bir buçuğa doğru erkân-ı vilâyet, ümerâ-yı askeriye, bilumum talebe ve talim heyeti, ihtifal mahaline teşrif ettiler.” cümlesiyle belirtilmiştir. O gün tüm Konya halkı yapılan gösterileri izlemiş; ateş yakıp üzerinden atlamış, gönüllerince eğlenmişlerdir. Ayrıca, o günün akşamında gündüz yapılan şenliklere bağlı olarak gece de konser ve müsamereler verilmek suretiyle eğlenceler gece yarısına kadar devam etmiştir. 21 Mart 1925 yılında Konya’yı ziyaret eden ulu önder Atatürk Ergenekon (Nevruz) Bayramına iştirak etmiştir.

Nevruz’un yaklaşık 230 milyonluk Türk dünyasında da değişik adlarla çok yoğun bir şekilde, değişik adlarla kutlandığını belirten Prof. Dr. Özkan, Türk Cumhuriyetleri ve Akraba topluluklarda kutlamalar sırasında yapılan faaliyetlerden, hazırlanan yemeklerden, oynanan oyunlardan geniş bir şekilde bahsetti. Konuşmasının sonunda, Nevruz’un Anadolu ve Balkanlarda da, Selçuklu ve Osmanlı döneminden günümüze kadar da örtülü veya açık olarak çok eskiden beri devletin tebaasının büyük kısmı tarafından kutlandığını belirten Prof. Dr. Özkan, bu bayramın ayrıca, Hindistan ve Afganistan’dan İran ve Arap ülkelerine kadar birçok memlekette de kutlandığını belirtmiştir.

Prof. Dr. Özkan’ın tespitine göre, ülkemizde insanlarımızın doğulu ve batılısıyla, kuzeyli ve güneylisiyle Nevruz’u kutlanmakta olup, sadece Cumhuriyet döneminde bu husus resmî bir bayram boyutunda ele alınmamıştır. Aynı zamanda Nevruz Bayramı, bu ülkenin insanları arasında kültür birliğinin bir göstergesidir. Bu birliği sözde iddia ve ilmî olmayan tezlerle bozmak yanıltıcıdır.  Temelinde dostluk, barış, dayanışma ve birliğin yattığı bayramlar, terörizmi ve bölücülüğü reddederler. Ayrıca böyle bir bayramın mevcudiyeti insanlar arasında ister yeni yılın gelişi ve yılın ilk günü olması, ister tabiatın uyanışı, isterse Ergenekon’dan çıkış veya başka efsanelere bağlı olarak ortaya çıkmış olsun; barış, sevgi, dayanışma ve dostluğu telkin ve tesis etmek amacı taşıdığı sürece olumludur ve yüzyıllardan beri de kutlanmaktadır. Her yeni şey gibi Nevruz da bir bayram günü olarak geçmişte olduğu üzere bugün de insanlara ve topluma heyecan, neşe ve coşku vermektedir. Çünkü bu coşku bayramların ruhunda yatan hoşgörü, dostluk, kardeşlik, birlik, kaynaşma ve kucaklaşma coşkusudur. Nevruz Bayramı, son yıllarda ortaya çıkmış bir bayram değil, eski ve köklü millî bir bayramdır. Dolayısıyla bu bayram, Doğulusu, Batılısı, Kuzeylisi ve Güneylisiyle sadece Türkiye’deki insanlarımızın değişik sıkıntılarını unutarak bayramın yarattığı sevinç ve huzur ortamına kendini kaptırırlar. Çünkü bilirler ki bayramlar, sosyal psikolojileri bakımından yalnızlık ve karamsarlık duygularını ortadan kaldırır, mensubu olduğu milletin bir ferdi olduğunu insanlara hissettirir; yurttaşlık, insanlık ve fazilet duygularını güçlendirir.

Konferansın sonunda misafirlerimiz ve gençlerimiz, günün anlam ve önemine uygun olarak resimli yumurta tokuşturdular ve hazırlanan ikramları birbirleriyle paylaştılar.