Sultan I.Murat Hüdavendigar’ın mezarını ziyaret duygularımızı coşturdu. Ruhun şad olsun büyük Sultan.
Priştine’de Sultan Murat’ın Torunlar
Priştene’den sonra Osmanlı’dan kalma bir çok eserin bulunduğu Prizren’deyiz, şayet bu ziyaretin arkasından Prizren’e girmeseydik, orada hepimizi Osmanlı eserleri sarmalamasaydı, Halfeti tekkesi gibi asude bir mekanda ruhumuzu dinlendirmeseydik, merkezde caminin karşısındaki kahvelerde yerli Türklerle masadan masaya laf atarak sohbet etmeseydik bu diyarlarda bıraktığımız canların acısı içimizi çok daha fazla yakardı. Prizren’de tarihi Maraş Mahallesi’ndeki 500 yıllık ulu çınar bana Bursa’daki ulu çınarı hatırlattı. Sanki aynı el ikisine de can suyunu vermiş.
Ulu
Çınarın Gölgesinde Türk Ocaklılar
Prizren’de Maraş Çeşmesi
Rehberimiz Enver Ahmet çeşmenin hikayesini manilerle anlattı
Suda Karabalık , İçim sana yanık, Çok istedim konuşalım, Çeşmede kalabalık
İki çeşme akışır, Birbirine bakışır, Kara gözlü yarime güzel sözler yakışır.
Mavi boncuk takarsın, Sağa sola bakarsın, Dikkat et kız biraz, Birisini yakarsın.
İkinci gün, ünlü şairimiz Yahya Kemal Beyatlı’nın doğduğu şehir olan Makedonya’nın başkenti Üsküpte’yiz 700 bin nufuslu şehirde Osmanlı’nın miras bıraktığı hanlar, camiiler, hamamlar, köprülerle birlikte, türkülerimize konu olmuş Vardar nehri ve ovasının tarihteki yerini yaşadık. (Bugün türkülerde kalmış olan Vardar ovası’nda şehir kurulmuş).Vardar ovası ve Türk mahallesini gezdik.
Üçüncü gün Atatürk’ün 1896-99 yıllarında öğrenim gördüğü Makedonya’nın tarih ve kültür şehri olan Manastır’dayız. Şehirde gezdiğimiz yerlerin arasında en önemlisi bugün Müze haline getirilen Mustafa Kemal Atatürk’ün okuduğu askeri idadiyi ziyaretimiz oldu. Osmanlı dönemine ait eserleri ziyaretimizde, Eski Çarşıda dolaşırken Mustafa Kemal’in bu sokaklarda yürüdüğünü hayal ettik. Manastır hala canlı hareketli bir şehir.
Atatürk’ün Okulu Manastır
Askeri İdadisi’nde Türk Ocaklılar
Daha sonraki durağımız 12.000 nufuslu İttihat Terakki’nin kurucularından Resne’li Niyazi Bey’in sarayının bulunduğu Resne oldu. Jön Türklerin öncülerinden Resne’li Niyazi bey’in yaptırdığı konağı ziyaret ettik.Konağa çok yakın bir mekanda Makendon’ya Türk Birliği Partisi ilk kurucularından Nebi Aluş Bey’i ziyaretimizde bizi karşılarken ilk sözü “Ben Türk’üm, Türk Milliyetçisiyim,Atatürk Milliyetçisiyim sizler de öyle iseniz bu kapıdan girin”biraz espiri ile karışık bu söz karşısında kendimizi tanıttık, Türk Ocaklı olduğumuzu,Atatürk’ün Türk Ocaklarına verdiği değeri içeren Atatürk ve Türk Ocakları adlı yayınımızı, Türk bayrağı ve rozetimizi kendilerine takdim ettik. Duygu yüklü sohbetimizden sonra tekrar görüşmek ümidiyle Nebi Aluş beye veda ettik.
İttihat ve Terakkinin kurucularından Resneli Niyazi nin konağını ziyaret ediyoruz.
Dördüncü Gün; Arnavutluk ve Makedonya’nın sınır bölgesinde bulunan Ohri Gölü’nün kenarındaki 55 bin nüfüslu Ohrid şehrideyiz.Çınar meydanının büyüleyici güzelliğnde dinlendikten sonraki şehir turumuzda Osmanlı’nın burayı neden üs olarak kullandığı daha iyi anlaşılıyor. Havası güzel, insanları sıcak, doğası muhteşem. Ohri’in ara sokakları Safranbolu, Beypazarı sokakları gibi bu sokaklarda ecdad dolaşmış belli.
Ohri Şehir Meydanında Türk Ocaklılar
Ohri Sokaklarında
Sabah Arnavutluk’un Başkenti Tiran’a hareket ediyoruz. Yolda Elbasan Tikveşli gibi yerlerden geçiyoruz. Bize yabancı olmayan yerler. Bugün 100 bin 150 bin nüfusun yaşadığı bu yerlerde bugün Türk aile ya var ya yok…
Rahibe Terasa aslen Arnavut Katoliklerinden ve Üsküp doğumlu imiş. Asıl adı Gonca Boyacı.Bu kadında Osmanlı hümanizminin izlerini bulmak mümkün.
Beşinci gün İşkodra’yı sahil’i ve şehri gezdikten sonra Avrupa’nın en geç devleti Karadağ’a doğru yola çıkıyoruz. Geride İşkodra limanına bakarken bu limandan Fizan’a Humus’a ve diğer Afrika kentlerine gönderilen Osmanlı askerlerini burada bırakıyoruz gibi geldi. Kayboluncaya kadar gözlerimiz İşkodra limanında.Dalmaçya kıyıları,Budva,Sveti Stefan’a, Kotor (bar), (Tekne turu), bünyesinde muhteşem bir tarih-tabiat sentezini barındıran Dubrovnik, bu bölgeler Avrupa’nın en gözde tatil bölgesi ünvanını hak ediyor.
Dalmaçya Kıyılarından Bir Görünüm
,
Adriyatik Denizinde Tekne Turunda
Altıncı gün Hırvatistan’dan sonra Bosna Hersek’e geçiyoruz. İlk olarak Poçitel (Türk Köyünde)’deyiz. Adı üstünde Türk Köyü. Blagaj Tekkesi (Sarı Saltuk) yine bir Osmanlı eseri. Bu mekanda yaşamak da güzeldir. Ölüm uykusunda uyumak da.
Mostar şehrinde koşarak gittiğimiz yer Mostar Köprüsü. Köprünün bir tarafı Boşnak bir tarafı Hırvat yerleşkesi . Osmanlı izleri mekanlarda var ama ruhlarda….
Mostar
Köprüsünde
Nana Ananın Evi (Bosna Savaşında asker ve sivillere malzeme taşınması
için tünel kazınan Mekan)
Nana Ana ile Birlikte
Nana (Bizdeki Nene Hatun) Ananın Yaşadığı Evin Müze Bölümü
Son gün Bosna Hersek’in başkenti Saraybosna’dayız. Şehitlikleri ziyaret bir günde bitecek gibi değil. Şehir merkezindeki eski çarşı, camiler, bedestenler, hanlar ve sebiller hep bizden izler. Savaş sırasında Bosnalıları hayatta tutan tüneli görmek bizi duygulandırdı. Bir de tünelden çıkan asker ve sivillere su veren Nana Ana’yı ziyaretimiz bizi fazlasıyla duygulandırdı. Kimimiz Nene Hatun’un elini öper gibi kimiz Kara Fatma’nın elini öper gibi öptük o elleri.
Osmanlı eserleri Balkanlarda bilinçli yada bilinçsiz olarak yok ediliyor. Balkanlar’da özverili çalışmalar yapıldığını öğrendik fakat eserler hızla yok oluyor. Ülkeler arası anlaşmaların arttırılması ve böylelikle yadigarlara sahip çıkılması acil isteğimiz. İkinci olarak Balkanlar’da yaşayan Türk halkına daha sistematik bir yaklaşım. Oralarda gördüğümüz zaten az olan nüfusun bir de görüş farklılığı sebebiyle parçalanmış olmaları. Türkiye’de olan olur kol kırılır yen içinde kalır. Dışarıya sağlam el uzanır. Dışardaki (Balkanlardaki) elimiz tek ve sağlam olmalı. Bunun için ekonomik, sosyal ve kültürel ayakları olan sistematik bir çalışma başlatılmalı. Unutmayalım büyük adımlarımızı önce birlik olarak attık.
Aliya İzzetbegoviç’i Mezarı Başında Ziyaret
Bakıma Muhtaç Osmanlı Mezarlığı
Osmanlı Mezarlığı ve Bosna Savaşının İzlerini Taşıyan Evler