Ankara Şubesi Gençlik Kollarının Cumartesi Seminerinin Konuğu Prof.Dr.Rıza Ayhan oldu

2013-10-28
Bu dönem içerisinde Osmanlı topraklarında ki okul sayısına baktığımız zaman misyoner okulları devlet okullarından daha fazla olarak karşımıza çıkmaktadır. Herkes ülkemizde İngiltere ve Fransa’nın daha çok okul sahibi olduğunu düşünür. Fakat kaynaklar bize Amerikan misyoner okullarının 1800’lü yılların başından 1910’lu yıllara kadar ülkemizde 2000 okul açtığını gösterir. Cumhuriyetle birlikte yapılan reformlar ile okullar kapanmıştır fakat gerçekten bu okullar kayboldu mu? Yoksa hala başka şekillere bürünerek devam etmekte midir?

Osmanlı coğrafyasında bunlar yaşanırken Çarlık Rusya’sında ise kazan kaynıyordu. Bu kaynama Bolşevik İhtilâlini tetiklemiştir. Cumhuriyet kurulurken Bolşevik İhtilâli’nin yararı görülmüş fakat ilerleyen süreçte zararı yararını geçmiştir. Türkiye Cumhuriyeti kurulurken itilaf devletlerinin toprak kavgası yararımıza olmuştur.1.Dünya Savaşı olmasa, Bolşevik İhtilâli olmasa hatta 1929 Buhranı olmasa bizi bu topraklarda rahat bırakmazlar belki de burada tutunamayabilirdik. Aynı şekilde 2.Dünya Savaşı’nı da ekleyebiliriz. II. Dünya Savaşı sırasında doğru bir politika izleyerek, Avrupa’nın kendi içerisinde olan çekişmesine doğrudan müdahil olmadık. Bu dönem içerisinde çoğu şey karneyle dağıtılmıştır ancak şartları kendi şartlar içerisinde değerlendirmek gerekir. Değerlendirildiğinde görülecektir ki gayet mantıklı bir uygulamadır. 1950’lili yıllara gelindiğinde daha iyi bir durumdaydık, ne yazık ki bu iyi durumumuzu koruyamayarak çoğu devletin gerisine düştük. O dönemlerde yeni yetişen Türk nesli Ömer Seyfettin ve Peyami Safa’yı okutmak yerine, Teksas, Tom Miks ve Red Kid okutularak yeni nesil zehirlenmiştir. Bizler genç nesiller başka milletlere imrenir halde kendi atalarımızın hiçbir şey yapmadığını düşünerek bir nevi kompleksli bir şekilde yetiştik. Ne zamanki 1960’lı yıllarda Karaoğlan ve benzeri çizgi romanı çıktı biz o zaman Orta Asya’yı, atalarımızı ve tarihimizi öğrendik. Hüseyin Nihal Atsız’ın Bozkurtların Ölümü ve Bozkurtlar Diriliyor romanları, Necati Sepetçioğlu’nun kitapları ve benzeri eserler yeni nesilde atalarımızın sevgisini uyandırmıştır.1980’li yıllar da ise aynı kirli ellerin silahının namlusundan çıkan mermiler Türk evlatlarının birbirlerini vurmasına sebep olmuştur. Çorum ve Maraş olayları da aynı şekildedir bir örnektir..Elbette aramızda farklılar olacaktır bu bizim zenginliğimizdir. Aramızdaki küçük farklılıkları her zaman kaşımak isteyeceklerdir. Bu farklılıklar bizi birbirimizden ayırmamalıdır. Tarihte açılan misyoner okulları işte bu farklılıklarımızı bulmaya ve aramızda nelerden çatışma çıkaracaklarını tespit etmişlerdir. Oyunu buna göre kurmaktadırlar. Unutmamalıyız ki bölmek kolay birleştirmek güçtür. Ülkemizin ekonomik ve ticari hayatında da gelişmeler yaşanmaktadır. Paradan altı sıfırın atılması projesi aslında 57.hükümet zamanında alınmıştır. Bunu net bir şekilde söyleyebilirim çünkü o kararların altında benim de imzam vardı. Hatta 2001 yılında piyasaya sürülmek için yeni liralar basılmış Merkez Bankası’nın depolarında bekliyordu. Fakat yaşanan anayasa krizinden dolayı hayata geçirilemedi. Bu günlerde ise ülkenin IMF’ye olan borcu bitti denilmektedir. Bitirenden Allah razı olsun fakat bir yandan düşük faizli yerdeki borcu bitirirken, diğer taraftan yüksek faizli yerlerden borç alıyorsunuz. Bu ise ileride ciddi sorunlar yaşatır. Alınan paralar üretime harcansa ileride sorun yaratmaz fakat boşa harcanıyor ve özelleştirmeler ile elimizdekiler de satılıyor. Bu durum bize Osmanlı’nın son zamanlarında Galata Bankerlerine borçlanarak boğazda yalılar, saraylar yapılmasını hatırlatmaktadır.

Ülkemizde ciddi bir hukuk ve demokrasi sorunu vardır. Demokrasi faziletli bir yönetim şeklidir. Demokrasiler sadece çoğunluğun isteklerinin olduğu yönetimler değildir ve sadece halk seçti istediğimi yaparım demekte değildir. Unutmayalım ki Hitler’i, Mussolini’yi, Franco’yu da çoğunluk iktidara getirmişti.Eğer ülkemizde ‘’bir savcı beş polis her şeyi halletmeye yeter’’ diyebiliyorsa burada hukuktan söz edilemez. Son söz olarak diyebilirim ki gençlerimiz nakilcilikten, biat etmekten uzak durmalıdırlar. Sorgulamalı, okumalı ve üretmelidirler. Mustafa Kemal Atatürk öğretmenlerden “fikri hür, irfanı hür” yeni bir nesil ve gençlik yetiştirmesini istemiştir. Gençliğe Hitabesinde de ülkemizin içinde bulunduğu her hal ve şartlarda sizlere düşen görevleri belirtmiştir. Bu görevleri yerine getirirken de “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur” demiştir” diyerek sözlerini bitirmiştir. Gençlerin yoğun ilgisiyle takip edilen konferans, sorulan sorulara verilen cevaplarla sona ermiştir.