Ankara Şubesinde İstiklâl Marşımızın Şairi Mehmet Akif Anıldı

2015-01-02

Şube Gençlik Kollarımızca düzenlenen cumartesi konferanslarında, bu hafta Prof. Dr. Nurullah Çetin konuk oldu. 27 Aralık saat 14:00’da şube lokalinde gerçekleştirilen “Emperyalizme Karşı Direnen Türk: Mehmet Akif Ersoy” konulu konferans, ocaklılar tarafından ilgiyle takip edildi. Prof. Dr. Çetin konuşmaların da şu başlıklara değindiler:

"Batı, önce Türk-İslam dünyasının kendi kültürel değerlerine olan inanç ve bağlılıklarını sarsmaya, sonra bunları ortadan kaldırmaya, sonra da kendi kültürel değerlerini, inanışlarını, ideolojilerini, felsefelerini, dillerini, edebiyatlarını, dünyaya, olaylara bakış açılarını, yaşama biçimlerini Türk-İslam dünyasına benimsetmeye çalışmıştır. Dolayısıyla Batının bizim üzerimizde uyguladığı kültür emperyalizmi üç aşamalıdır:

Bizim yerli, millî, dinî, kültürel değerlerimizi aşağılamak, değersizleştirmek, anlamını boşaltmak, bizim onlar karşısında şüpheye düşmemizi sağlamak, onlara olan imanımızı, bağlılığımızı sarsmaktır. Sonra kendi kültürel değerlerimizi inkar etmemizi ve kendi elimizle yok etmemizi sağlamak. Üçüncü olarak da kendi kültürel değerlerini benimsememizi sağlamaktır. Özellikle Tanzimat’tan beri bu 3 aşamalı planını uygulamaya devam etmektedir. Bu plan, bugün de hız kesmeden devam ediyor. Batı, bizim üzerimizdeki kültür emperyalizmini bilim kılıfı altında, eğitim kurumları yoluyla, basın yayın organları yoluyla, eğlence ve tüketim alanlarını yaygınlaştırarak, propaganda ederek, özendirerek, eğiterek, para, ödül ve değişik imkanlar vererek gerçekleştirmeye çalışmaktadır.

Batı, kültür emperyalizmine, ekonomik ve siyasî emperyalizmini kolayca uygulayabilmek için bir altyapı, bir zemin olarak bakar. Bu bağlamda Tanzimat’tan beri Türkçe ilkel ve kaba bir dil olarak görülmüş, başta Fransızca ve İngilizce olmak üzere batı dilleri öğretilip bunlar ön plana çıkarılmış. Mesela Tanzimat’tan itibaren Türk romanlarına da konu olan konuşmaları arasına sıklıkla Fransızca, İngilizce kelime, ifade ve cümleler sıkıştırma züppeliği almış başını gitmiş. Türkçe ilim dili olamaz denmiş, ilim dili olarak Batı dilleri kullanılmış. Türk edebiyatı geri ve ilkel, gerçekdışı, olağanüstü ve insanüstü motiflerle örülü gerçekdışı bir edebiyat olarak kabul edilmiş; bunun yerine Batı edebiyatları öne sürülmüş. Mesela Fransızca roman okuma modası almış başını gitmiş. Geleneksel Türk-İslam yaşama tarzları, toplumsal münasebetler, görgü kuralları, davranış, giyim biçimleri reddedilmiş, bunların yerine batılı birtoplumsal hayat ikame edilmiş vs. 

Orta Asya Türklüğü için dile getirilen Ruslaşmak ifadesi, Türkiye için Avrupalılaşmak, garplılaşmak şeklinde karşımıza çıkmıştır. Şimdi burada iki temel değer; yani dinî ve millî değerler yok ediliyor. Kültür emperyalizminin hedefi de Müslüman Türk dünyasında İslamî ve millî nitelikli bütün değerleri, motifleri, gelenek görenekleri, yaşama biçimlerini, âdetlerini tamamen yok etmek ve bir boşluk oluşturmaktır. Oluşan bu boşluğu zaman içinde kademe kademe yabancı inanç ve kültür değerleriyle doldurmayı hedeflerler. Âkif’in yukarıdaki mısralarda ifade ettiği aynı durumu Ziya Paşa da vaktiyle dile getirmişti. Daha işin başlarında bu tehlikenin farkına varan uyanık Türk aydınlarından birisi Ziya Paşa’dır.

Âkif, Batının nasyonalist politikalarına kanıp aldanarak Türk düşmanlığına dayalı olarak ırkçılık yapan diğer unsurları uyarmaya çalışır. Çünkü Batı, sürekli Türk olmayan unsurlara millî, dinî, etnik aidiyetlerini hatırlatmış, onlara Türklerin baskı yaptığını söylemiş, yani Türk düşmanlığına dayalı bir ırkçılık çalışması yapmıştır. O yüzden bize Batıdan gelen milliyetçilik, Türkçülük değil, Türk düşmanlığına dayalı başka ırkçılıklardır. Türk milliyetçiliği ise Batının bu nasyonalist politikalarına tepki olarak doğmuş yerli bir harekettir. Mesela Arap milliyetçiliği, Arnavut milliyetçiliği, Batının Osmanlı ülkesine ihraç ettiği dayatılmış, yabancı bir milliyetçiliktir. Türk milliyetçiliği ise Batının bu dayatmalarına tepki olarak ortaya çıkan yerli bir harekettir. Âkif önce bütün müslümanları tek bir millet kabul edip, Batının bu İslam milletini kavmiyetçilik, yani ırkçılık belasıyla parçalamasından yakınır. O, kavmiyetçilik fikrini Müslümanların beynine sokan Batıyı şeytan olarak nitelendirir.

Mehmet Âkif, bakın Kürt sorunu gibi meseleleri “Nasrullah Kürsüsünde” adlı vaazında nasıl değerlendiriyor?:

“Ey cemaat-i Müslimîn! Gözünüzü açınız, ibret alınız. Bizim hani senelerden beri kanımızı, iliğimizi kurutan dahilî meseleler yok mu, Havran meselesi, Yemen meselesi, Şam meselesi, Kürdistan meselesi, Arnavut­luk meselesi... Bunların hepsi düşman parmağıyla çıkarılmış meselelerdir. Onlar böyle olduğu gibi bugünkü Adapazarı, Düzce, Yozgat, Bozkır, Biga, Gönen, Konya isyanları da hep o melun düşmanın işidir. Artık kime hiz­met ettiğimizi, kimin hesabına birbirimizin gırtlağına sarıldığımızı anlamak zamanı zannediyorum ki gelmiştir. Allah rızası için olsun aklımızı başımıza toplayalım. Çünki böyle düşman hesabına çalışarak elimizde kalan şu bir avuç toprağı da verecek olursak çekilip gitmek için arka tarafta bir karış yerimiz yoktur. Şimdiye kadar düşmana kaptırdığımız koca koca memleket­lerin halkı hicret edecek yer bulabilmişlerdi.”

“Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl”

mısraı, çok önemli gerçekleri içermektedir. Mehmet Âkif, Arnavut ırkından olmasına rağmen, Arnavut ırkçılığı yapmayıp, yüksek bir Türk ırkına mensubiyet şuuruyla Batılı ırkçıların Türk ırkını yok etmek istemelerine şiddetle tepki duymuştur. Burada Âkif, bazılarının zannettiği gibi Türk ırkçılığı yapmamış; tam tersine Batılı ırkçılığa karşı Türk ırkını savunma tavrı ortaya koymuştur. Irkçılık, kendi ırkını üstün görüp başka ırkları kötülemek ve hatta yok etmeye çalışmaktır. Bu bağlamda Mehmet Âkif, Türk ırkını yüksek görüp başka ırkları aşağılamıyor, onların Türk ırkı tarafından yok edilmesini istemiyor. Tam tersine barbar batılı saldırgan ırkçılığa karşı Türk ırkını koruyor.

Mehmet Âkif, İngiltere, Fransa, Rusya gibi emperyalist devletlerin özellikle Tanzimat’tan bu yana Müslüman ve Türk dünyası üzerindeki siyasi, ekonomik ve kültürel emperyalizm plan, proje ve politikalarını yoğun şekilde ele alarak sebep ve sonuçlarıyla irdelemiş, bu politikalar karşısında bütün müslümanları ve Türkleri uyarmaya çalışmıştır.

Emperyalizm meselesi, genelde Marksistler tarafından ele alınan bir konu olmasına rağmen Âkif’in emperyalizm eleştirilerinde çıkış noktası Marksizm değildir. Âkif, bu bağlamda sınıflar mücadelesini değil, milletler mücadelesini esas alır. Onun millet kavramından anladığı şey de aşağı yukarı Birinci Dünya Savaşı yıllarına kadar İslam milleti, bundan sonra da Türk milletidir. Emperyalist Batıyı da genelde ehl-i salip (Haçlılar) olarak nitelendirir. Yani Batı, hem Haçlılık ruhuyla hem de beşerî anlamda barbarlık ruhuyla İslam dünyası üzerine çullanmıştır. Âkif de buna karşı Müslüman Türk dünyasını uyarmış ve emperyalizmin her türlüsüne karşı isyana ve direnişe çağırmıştır. Ancak maalesef Âkif’in izinden gittiklerini söyleyen İslamcı entelektüel ve muhafazakar cemaatçilerin çoğunun bu konuda duyarsız kaldıklarını, Avrupa Birlikçiliği bağlamında emperyalizme teslim olduklarını görmek, bizi oldukça üzüyor." diyerek konuşmasını tamamladı.