Ankara Şubesi'nden 24 Nisan Hakkında Kamuoyuna Duyuru

2015-04-24

Büyük Türk Milleti, tarih sahnesine çıktığı günden bu yana, insan haklarını ve hukuku gözettiğinde şüphe bulunmamaktadır. Tarihi boyunca hakka dayalı dünya nizamını savunmuştur. Bu bakımdan Türk milletinin tarihinde utanılacak bir sayfasına tesadüf edilemez. Ayrıca  Türk milletinin tarih ve insanlık önünde veremeyeceği bir hesap yoktur.

Yaklaşık bin yıldır, Türk devletinin tebaası olan Ermenilerin refah ve huzur içinde yaşadıklarıda tarihîbir gerçektir. Doğu Roma(Bizans)nın zulmüaltında ezilen, zaman zaman toplu tehcir edilen Ermeniler, Türk’übir kurtarıcı olarak karşılamışlardır. İstanbul’a sokulmayan Ermeniler, Türkler tarafından İstanbul’a alınarak, itibarlı tebaa hâline getirilmiştir. Ermeniler ve Türkler, özellikle şehirlerde, içiçe yaşamış, hatta sosyal dayanışma içinde bulunmuşlardır.Bu sebeple Ermeniler tebaa-i sadıka (devlete sadık vatandaş), millet-i sadıka olarak nitelenmiştir.

Huzur ve refah içinde yaşayan Ermeniler, Osmanlı Devleti’nin güçsüzleşmesinden sonra, emperyalist büyük devletlerin tahrikine maruz kalmışlardır. İngiltere, Rusya ve Fransa’nın tahrikleri sonucunda, Ermeniler arasında ayrılık çıfikirler güçlenmiş, düşünceler kuvveden fiile geçirilerek silâhlı hareketler başlamıştır. Büyük devletlerin amacı Ermenilere devlet kurdurmaktan çok Türk devletini parçalamaktı. Şark Meselesi olarak bilinen mesele, esas olarak bir Türk Meselesi idi. Maksat, Türk’übu coğrafyadan silmekti. Kullanılacak en uygun enstrüman, o zamanlar için, Ermenilerdi. Esef edilir ki bazı Ermeniler bu oyuna geldiler ve çetecilik yapmaya, yer yer isyanlar çıkarmaya başladılar.

Birinci Dünya Savaşı sırasında Türk orduları dört cephede savaşırkan, Ermeni çeteleri düşmanlarla açıkça işbirliği yaptılar. Doğuda Ruslarla beraber Türk ordusuna saldırdılar. Yer yer isyanlar çıkarıp Türk ve Müslüman ahaliye zulmettiler, katliamlar yaptılar.  Ordunun destek birliklerine saldırdılar, haberleşme hatlarınıkestiler. Bu durum karşısında devlet yöneticileri Ermeni toplum liderleri ile görüştüler, fakat bir müspet cevap alamadılar. Bunun üzerine bir idarî tedbir olarak, komitacıları destekleyen Ermeni liderlerini tutukladılar. 24 Nisan’da ölen ve öldürülen kimse yoktur.  Ancak bu tarih sözde Ermeni soykırımı tarihi olarak kabul edilmiştir.

Tutuklama tedbiri yeterli olmayınca Nakil ve İskân Kanunu çıkarıldı. Bu kanuna dayanılarak bazı bölgelerdeki Ermeni cemaati mensupları, savaş alanlarından uzak güney bölgesine nakledildiler. Bundan amaç, ordunun cephe gerisini sağlama almak ve iç çatışmayı önlemekti. Aksi takdirde karşılıklıkırım olur, Ermeniler bundan çok zarar görür, cephe gerisinde huzur ve sükun bozulurdu.

Nakil sırasında bazı Ermeniler hayatlarını kaybetmişlerdir. Denetlenemeyen bazı aşiret baskınları ve daha çok hastalıklar yüzünden bu ölümler gerçekleşmiştir. Ne nakilde ne de ölümlerde bir yok etme amacı yoktur. Devletin planlı ve amaçlı olarak Ermenileri ortadan kaldırmak gibi bir hesabı olmamıştır. Ermeniler, yurt dışına sürülmemiş, savaşalanlarından uzak bir yurt köşesine nakledilmiştir. Nakil sırasında, devlet çok zor şartlarla boğuşmasına rağmen, nakledilenlere güvenlik gücü ve ödenek ayırmıştır.

Milyonlarca Ermeninin sürülüp öldürüldüğü iddiası, çağın değil, çağların en büyük yalanıdır.  Büyük güçler, silâhla elde edemediklerini Ermeni meselesini şişirip piyasaya sürerek, masa başında elde etmeye çalışmaktadırlar. Ermeni meselesini gündeme getirip dünya kamuoyuna mal etmek için, önce birçok diplomatımız şehit edildi. Devamında dünya parlamentolarında uydurma soykırım kararları çıkarıldı. Şimdi de 24 Nisanın 100.yıl dönümünde Türkleri soykırımcı göstermek için yoğun propagandaya giriştiler.

Şunu herkes iyi bilsin ki Türklerin, hiçbir zaman, kendi soylarından olmayanları yok etmek gibi bir amaçları olmamıştır. Olsaydı hâkim oldukları topraklarda kendilerinden başka bir unsurun yaşaması mümkün değildi. Soykırım, katliam yapmak, bugün Türkleri soykırımla suçlayanların çok iyi bildikleri ve tarih boyunca yaptıkları fiillerdir. Tarihleri lekelerle doludur, geçmişlerinde zulüm, nefret, kan ve gözyaşıvardır. 

Dünya yüzünde hiçbir milletin bize insanlık öğretmeye hakkıyoktur. Aksine insanlık konusunda bizden alacakları ders çoktur. Tarihimizde kimseye taziye beyanatları verecek bir hâdisemiz de yoktur. Taziye özrü, özür tazminatı, tazminat toprak talebini doğurur, hatta haklıkılar. Tam aksine bizden özür dilenmeli, hatta bize tazminat ödenmelidir.

Tarihimizi ve ne yaptığımızı çok iyi biliyoruz. Korkunç bir felâketin önüne geçmek için Nakil ve İskân Kanunu çıkaranları, bu vesile ile şehit ve gazilerimizi rahmetle anıyoruz.

Yüce Türk milleti şunu bilmelidir ki tarihin her sayfasında yüzümüz ak, alnımız temizdir.

NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE

Türk Ocakları Ankara Şubesi

Yönetim Kurulu Adına Şube Başkanı

Türkân HACALOĞLU