Vefatının 4. Yılında Prof. Dr. Turan Yazgan Anısına Bağımsızlıklarının 25. Yılında Türk Cumhuriyetleri

2016-09-29

Üzerinde oturduğumuz coğrafyayı vatan yapanlar, böylesine fikir ve dava sahibi insanlardır. Biz onlara alperen diyoruz. Türk milletine vatan kazandıran alperenler, Orta Asya’dan, ata yurdundan gelmişlerdi. Günümüzde, alperenlerimizin torunları, atalarının yurduna, bu sefer vatan kazanmak için değil, Türklük şuurunu diriltmek için sefere çıktılar.Çağdaş alperenlerimizin başında, hiç şüphesiz Turan Yazgan geliyor. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra. Türk illerine sefere çıkmıştır. Ata yurtlarına ilim ateşiyle girmek gerektiğine inanıyordu. Öyle de yaptı. Hiç tereddüt etmeden yola düştü. Bütün istediği, içinde alev gibi yanan Türklük ateşini, ata yurdundaki millettaşlarına taşımak için sefere çıktı.

          Turan Hoca, ismi ile müsemma bir Türk aydını idi. Ömrünü Türk birliğinin gerçekleşmesine hasretmişti. Onun için Turan ülküsü nazlı bir gelin değil, ocağında Türklük sevdasının yandığı ulu bir otağdı.

          Emeline erişmek için, çıkarcı destekçilerden medet ummadı. Arkasında devlet yoktu, çantasında himmet yoktu, cebinde de zimmet yoktu. Kimsesiz değildi, fakat kimisi de çoğu zaman destek görmediği gibi, köstek olanları çoktu.

          Ne olursa olsun, Turan Hocanın yaktığı ateş, birçokları görmek istemezse dahi, Turan semalarının altında Kutup Yıldızı gibi parlamaktadır. Bize düşen bu ateşi harlatmaktır. O zaman Turan Hocanın ruhu, ebediyen huzur içinde uyuyacaktır.

          Çağımızın alpereni Turan Yazgan, Türklük için yaşadı, Türklük için öldü. Mustafa Kemal Atatürk ‘’ Milletin efendisi, ona hizmet edendir’’ der. Aziz Milletimiz kendisine hizmet edeni hiç bir zam an unutmamıştır, Turan Yazgan’ı da unutmayacaktır. Yazgan, Türklüğün gurur sayfasında ilelebet Kutup Yıldızı gibi parlayacaktır. Ruhu şad olsun. Mekânı cennet olsun.Bozkurt’un kıvılcım saçan gözlerinin Altaylarda bize yol göstereceği ümidiyle sizleri saygı ile selâmlarım.

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE

***************************

           

 

           Ardından teşrifleriyle programı onurlandıran Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İlhami Durmuş kürsüye davet edildi. Prof. Dr. İlhami Durmuş Türk Ocakları Ankara Şubesi ile Gazi Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Topluluğu'na gerçekleştirilen etkinlik için teşekkür etti. Türkan Hacaloğlu ve Prof. Dr. İlhami Durmuş'un konuşmaları salonda büyük bir coşku ile alkışlandı.Açılış konuşmalarının ardından Prof. Dr. Turan Yazgan'ın kurucusu olduğu Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı'nın hazırlamış olduğu Turan Yazgan'ın hayatını konu alan kısa belgesel izletildi. Gençlik yıllarından ölümüne kadar yaptığı işleri, Türk Dünyası'na olan hizmetlerini içeren belgesel salondaki dinleyicilere duygu dolu anlar yaşattı. Belgeselin ardından etkinliğin panel kısmına geçildi. Paneli yönetmek üzere davet edilen Prof.Dr. Abdullah Gündoğdu; A. Yağmur Tunalı, Prof. Dr. Konuralp Ercilasun veDoç. Dr. Tümen Somuncuoğlu'nu takdim etti.

        

          Panel, A. Yağmur Tunalı’nın Prof. Dr. Turan Yazgan ile yaşadığı anılarından bahsederek başladığı konuşmasında, Turan Yazgan'ın hayatından, ideallerinden, Türk Dünyası'na bakış açısından örnekler vererek Türk Dünyası kavramını ilk kez onun kullandığına daişaret etti

 A. Yağmur Tunalı “Prof. Dr. Turan Yazgan'ın ideallerini tek bir cümleyle öözetlemek gerekirse o da “Nerede bir Türk varsa ona ulaşacağız” sözüdür. Diyerek konuşmasını bitirdi.

         Ardından Prof. Dr. Abdullah GündoğduTürkiye’nin Türk Cumhuriyetleri'ni tanıma sürecinden bahsetti. Türkiye'nin bu konudaki yaklaşımını ve dönemin hükümetinin tutumlarına dikkat çeken Gündoğdu, dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve Kazakistan Devlet Başkanı Nur sultan Nazarbayev arasındaki sıcak ilişkilerin gelecekteki Türk Dünyası ilişkilerine de zemin hazırladığını vurguladı. “Türkiye, Türk Cumhuriyetleri'ni ilk tanıyan ülke olma ayrıcalığını elinde bulunduruyordu. Türkiye 9 Kasım 1991 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını tanıyan ilk ülke oldu ve böylece süreç başladı. Ardından Bağımsız Devletler Topluluğu'nun kurulmasıyla Sovyetler Birliği resmen dağılmış oldu ve Türkiye bütün Türk Cumhuriyetleri'ni tanıdı. Böylece Türkiye muhasara altında geçen bu dönemi muvaffakiyetle tamamlamış oldu." Diyerek konuşmasını bitirdi.

         Prof. Dr. Abdullah Gündoğdu'nun konuşmalarının ardından Prof. Dr. Konuralp Ercilasun, 11 Eylül sonrası Türk Cumhuriyetleri, Şangay İşbirliği Örgütü ve Kırgızistan'daki ekonomik krizden bahsetti. 11 Eylül saldırıları sırasında Çin'de bulunun Prof. Dr. Konuralp Ercilasun kendi gözlemlerini de ekleyerek bu saldırıların Şangay İşbirliği Örgütü içerisinde çatırdamalara sebep olduğunu belirtti. Bağımsızlık sürecinin karşı taraftan nasıl göründüğüne dikkat çeken Ercilasun, bağımsızlıktan 15 yıl sonra bir Kazak parlementer ile görüşmesini dinleyicilerle paylaştı. Kazakistan'ın bağımsızlığını ilan etmesi üzerine Turgut Özal'dan gelen "Bağımsızlığınızı tanıyoruz." şeklindeki bir telgrafla bağımsızlık sürecinin orada bayram havasına dönüştüğünü ve psikolojik bariyerin yıkıldığını dile getirdi.

         Panelin son konuşmasını Doç. Dr. Tümen Somuncuoğlugerçekleştirdi. Tümen Somuncuoğlu konuşmasında Türk Cumhuriyetleri'nin gelecekteki yerine dikkat çekti. Prof. Dr. Turan Yazgan için “O bir idealistti ama kendine idealist değil, dışarıya dönük, harekete geçmiş bir insandı. ’diyen Somuncuoğlu Türk milletlerinin birbirlerinin kültürlerini çok iyi tanıması gerektiğini vurgularken Türkistan coğrafyasındaki iş birliğinin bütün Türk Dünyası için faydalı olacağını belirtti. Çoğunluğu gençlerden oluşan kalabalık dinleyici katılımının olduğu toplantı soru cevaplardan sonra sona erdi.

         Panelin sona ermesiyle konuşmacılara plaket takdimi yapıldı.